Nazan Bekiroğlu'nun yazarlığının zirvesi neresidir, diye sorarsanız cevabım Nar Ağacı'dır. Ben sıkı bir Nazan Bekiroğlu okuru olduğumu düşünürdüm ama en güzelini sona bırakmışım bilmeden. Ama olsun. 

Kitabın hemen başında bir not: "Şu andan itibaren her şey kurgudur. Tarihi gerçekler müstesna." Bu nota rağmen anlatılanlar öyle gerçekçi ki kurgu sözüne inanasım gelmiyor. 

Romanın iki kahramanı Settarhan ve Zehra yazarın ninesi ile dedesi. Zehra Trabzonlu bir genç kız. Anne babasını çok erken kaybetmiş. Dedesi Hacıbey'le ninesi Büyükhanım tarafından büyütülüyor. Tarih 20. yüzyılın çok başları. 

Devrin fırtınaları Zehra'yı önce abisi İsmail'den ayırıyor. Sonra Rus işgali Zehra'yı İstanbul'a sürüklüyor. Settarhan'ı Tebriz, Yezd, Bakü, Batum, Tiflis ve Trabzon'da gezdiriyor.

Zehra doğası gereği çok önce bir karakter değil ama kitabın kalbi her zaman Zehra'yla atıyor. Settarhan ise müthiş anlatılmış. Ancak iki karakter de hayatlarını kendi çizen baskın karakterler değil. İki aşığı kader, hayat karşılaştırıyor. Karşılaşana kadar da epey önemli olaylar var. Onları anlatmıyorum.

Mekan anlatımları çok başarılı. Tebriz'i nasıl merak ettim. O merakla internette Tebriz belgeselleri aradım. Yezd, Batum ve Trabzon...

Kitapta mutlaka üzerinde durulması gereken bir karakter daha var. O da Zehra ve Settarhan karakterlerinin torunu yani yazarımız Nazan Hanım. O da kitabın kurgusunda çok önemli yere sahip. İlk 30-40 sayfada Nazan Bekiroğlu'nun kendi karakterini beğenmemiştim ama sonradan kitabın üçüncü karakteri haline geldi ve diğer ikisi kadar onu da merak ettiğimi fark ettim. Belki de en önemli karakter. 

Nar Ağacı anlattığı dönemi de harika yansıtmış. Balkan Harbi'nde Osmanlı ordusunun hali ve İstanbul. Birinci Dünya Savaşı ve Trabzon. Rus işgalinde yine Trabzon, Tebriz, Bakü, Batum ve Tiflis... Rusya'daki Bolşevik İhtilali'nin yansımaları... Kafkas ve Karadeniz coğrafyası ve Ermeni Tehciri... Kitap o dönemin resmen bir aynası. Ve hepsi de roman tadında oldukça başarılı verilmiş. 

En çok da kitabın kurgusunu sevdim. Üç ırmak var kitapta: Zehra, Settarhan ve yazar. Üçünü de kendi coğrafyasında, kendi tabiatlarında ustaca dolaştırıyor ve denize dökülmeden takdir edilesi bir edebî zevkle birleştirip denize ulaştırıyor yazar. Harikulade gerçekten.

Son olarak Nazan Bekiroğlu'nun Nar Ağacı'yla üslup değiştirdiğini söyleyenler var. Bambaşka bir mahiyete bürünmek yok. Anlattığı olaylar, seçtiği karakterler yazarı buna sevk ediyor. İsimle Ateş Arasında romanındaki dönem ve hikâyeyle ya da Hz. Adem ve Havva'nın romanı olan La: Sonsuzluk Hecesiyle bambaşka olaylar var bu kitapta. Yoksa Nar Ağacı'nı okurken diğer kitaplarla aynı kalemden çıkmış bir üslubu görüyorsunuz. Yazarın bakışını, incelikleri görüp ona has bir üslupla anlatışını Nar Ağacı'nda da izliyorsunuz. Bu romanla değişti, demek; hem yanlış olur hem de yazarın sanatına, satır satır kurduğu tarzına haksızlık olur. Sırada Kehribar Geçidi var. Onu da okuduktan sonra bu konuyla ilgili söylenecek yeni şeyler olabilir.

Nar Ağacı müthiş!

Acil okuyun, derim...

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
Timaş Yayınları
536 Sayfa