Toplam satışı 65 milyonu bulmuş kitap hala okunmaya devam
ediyor. Türkçeye önce Fransızcadan çevirmen
Adnan Benk tarafından Gönülçelen adıyla çevrilmiş. Benim okuduğum YKY
baskısının İzgilizceden çevireni ise Coşkun Yerli.
Çavdar Tarlasında Çocuklar kahramanı Holden Caulfield ağzından anlatılıyor. Holden Caulfield ergenlik çağındaki bir genç. Okuduğu Pencey Prep’ten atılmış ve bu haberle eve gitmek istemiyor. Okulda ve şehirde birkaç gün daha geçirdikten sonra eve gitmek düşüncesinde. Daha önce de okuldan atılan Holden psikolojik sıkıntılar yaşayan bir genç. Yaşadığı bir kayıp onu epey üzmüş. Bu birkaç gün içinde Holden’ın yaşadıklarını okuyoruz romanda.
Okurken Amerikan filmlerini andıran dilinden dolayı
kendinizi bir Amerikan filmi seyrediyor gibi hissediyorsunuz. Aykırı bir ergen
olan Holden’ın farklı bir üslubu var. Başlarda garipsediğim tarza roman
ilerleyip kahramanı tanıdıkça alıştım. Roman argo kelime kullanımındaki
rahatlığından dolayı bazı ülkelerde yasaklanmış. Ben de kitapta kaç kere
“lanet” kelimesi geçtiğini sayamadım. (Sonra demedi demeyin.)
Romanda kaygı, yabancılaşma, masumiyet, ergenlik, kişilik,
aidiyet, cinsellik ve depresyon gibi konular işleniyor. Holden’ın ruh hali öyle
ani değişiyor ki bütün ergenler böyle mi diye düşünüyorsunuz. Bir öğretmen
gözüyle kitaba bakınca öğrencilerim içinde -bire bir olmasa da- benzer halleri
yaşayan gençler olduğu gerçeğine üzüldüm doğrusu.
Salinger da ilginç bir yazar portresi. İlgi görmeyi hiç
istememiş. Yazdıkları çok sevilmesine rağmen az yazmış. Gözler önüne neredeyse
hiç çıkmamış münzevi bir yazar olarak biliniyor.
Olay odaklı yaklaşanlar romanı sevmeyebilir. Ancak bir insan
hikâyesi ve iyi edebiyat okumak isteyenler aradıklarını bulacaktır.
Çavdar Tarlasında Çocuklar'dan Bazı Alıntılar
- Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner. (Giriş Cümlesi)
- Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. (S. 22)
- Ama bir sorun vardı, bu rezillikleri büyülenmiş gibi seyre dalıyordunuz, kendinizi kaptırmak istemeseniz de. (S. 64)
- Tenis üzerine sizinle konuşmak filan, çocuğun çok hoşuna gidiyordu, ama anlıyordunuz, bir de Katolik olsaydınız çok daha hoşuna gidecekti.Böyle zırvalıklar beni hasta ediyor. Konuşmanın içine etti filan demiyorum -etmedi- ama sormasının bir yararı olmadığı da kesindi. (S. 108)
- Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız bir süre sonra dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız. (S. 121)
- Her neyse, atom bombasını keşfettiklerine çok memnunum bir bakıma. Yeni bir savaş olursa, gider bombanın tepesine otururum. Bunun için gönüllü giderim, yemin ediyorum. (S. 134)
- Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir. (S. 176)
Yorum Gönder
Yorum Gönder